background:fixed;
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

ads

|Savaş Tarihi| II.Dünya Savaşının Nedenleri Sonuçları

II. DÜNYA SAVAŞI NEDENLERİ VE SÜRECİ
1. Dünya Savaşı’nın sonunda Almanya yanılmış ağır koşullar içeren bir antlaşma imzalamak zorunda kalmıştı. 1919 yılında imzaladıkları Versay antlaşmasında haksız maddeler bulunduğunu idda ediyorlar ve gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı Versay’ı imzalayan Almanya 1920’lerde ekonomik güçlüklerle karşı karşıya kaldı. 1933’te
Adolf Hitler önderliğindeki Naziler iktidara geldi.(internet1) Hitler burada üç aşamalı bir strateji izlemiştir. Temel hedefi Alman ekonomisini düzeltmekti. 1. Dünya savaşı yenilgisi ve 1930 yılında gelen buhranların sonucunda ekonomi ciddi sıkıntılar içindeydi. Hitler izlediği ekonomi politikasıyla ekonomiyi kısa sürede kontrol altına aldı.
Ekonominin düzelmesinin ardından ilk adım Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin Versay antlaşmasında oluşan kısıtlamalardan kurtulması sağlanmıştır.
İkinci stratejik adım olarak Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin Alman topraklarına katılmasıdır(internet2). 1937 yılında Japonya ve Çin’e saldıran Almanya bir yıl sonra Avusturya’yı işgal etti. Daha sonra Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Çekoslavakya’nın Sudef bölgesinde hakkı olduğunu ileri sürdü. Fransa, İngiltere, İtalya Çekoslavakya’yı Hitlerin bu isteğinde haklı olduğuna inandırdı ve 29 Eylül 1938’de yapılan Münih Antlaşmasıyla Sudef Almanya’ya bırakıldı. Ancak 6 ay sonra Hitler başkent Prag’ı bombalayacağını söyleyerek gözdağı verince Çekoslavakya Almanya’nın boyunduruğuna girdi(internet1)
Almanya’nın bir sonraki hedefi Polonya’ydı. Almanya 28 Eylülde Polonya’nın En önemli kentlerinden biri olan Varşova’nın büyük bir bölümünü ele geçirmiştir. Ayrıca Polonya’nın işgale uğraması Sovyetler Birliğini hareketlendirmiştir. Sovyetler Birliği de Polonya topraklarına işgale başlayınca Almanya Moskova da ek bir antlaşma imzalayarak (28 Eylül 1939’da) Polonya’yı aralarında paylaşmışlardar. Almanya Varşova dahil batıyı, Sovyetler birliği Polonya’nın doğusunu almıştır.(internet3)
Almanya’nın Polonya’ya girmesi sonucunda İngiltere ve Fransa sözlerini tutarak 3 Eylülde Almanya’ya savaş ilan ettiler. Avusturya, Kanada ve Güney Afrika’nın da aralarında bulunduğu ülkelerde Fransa ve İngiltere’nin yanında yer aldı. Böylece 2. Dünya savaşı başlamış oldu.
Alanya saldırısına karşı tehlikeli sayılabilecek yerlerin devletleri tedbirlerini almaya başlamışlardı. SSCB olası bir Alman saldırısına karşı 3 baltık ülkesinde tampon devletler oluşturmayı hedefledi ( Estonya, Letonya ve Litvanya ). Fransa, Alman sınırında Maginot savunma hattını kurdu. Belçika savaşa girmediği için Almanlarla hiç karşılaşmadı.
1940 Nisan’ında Almanlar,Norveç’e saldırdı.” Amaçları denizaltıları için üsler kurmak ve İsveç’in kuzeyindeki madenlerden çıkartılarak denizyoluyla Norveç’in Narvik limanına getirilen demire el koymaktı”.(internet1) Alman birlikleri gemilerle geldi ve bir bölümü hiçbir engele karşılaşmaksızın Norveç kıyılarına çıktı. Bir bölümü de İngiliz deniz güçleriyle,iki tarafın da eşit kayıplar verdiği sert çatışmalara girdi. Ama Almanlar kısa sürede Norveç’te Müttefikler’in asker çıkarma girişimlerini önleyebilecek hava üsleri kurdular. Norveç 9 Haziran’da teslim oldu.Almanlar’ın nisanda saldırdığı Danimarka da pek az direnebildi.
10 Mayıs 1940’ta başlayan Alman saldırısı,kısa sürede Belçika,Hollanda ve Lüksemburg’un işgaliyle sonuçlandı. İngiliz ve Fransızların yardıma gelmesi fayda vermedi Alman orduları onları da püskürttü. 13 Mayıs’ta Sedan’da Alman tankları Meuse Irmağı’nı geçti ve Fransa’nın içlerine doğru ilerledi. Hollanda 14 Mayıs’ta teslim oldu. Alman tankları kuzeye, kıyıya doğru ilerledi ve geri çekilen Müttefikler’in önünü kesit. Belçika 27 Mayıs’ta teslim oldu.
Belçika’da sıkışıp kalan İngiliz ve Fransız birlikleri büyük kayıplar verdi. İngiliz deniz güçlerinin yardımıyla Dunkerque kıyılarından 346 bin kadar Müttefik askeri kurtarıldı; ama silah, araç ve gereçler geride bırakıldı.
14 Haziran’da Almanlar Paris’e girdiler, 22 Haziran’da da Fransızlar ateşkes antlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri Kuzey Fransa’yı ve bütün Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti. Mareşal Henri Philippe Petain Vichy’de Almanlar’ın denetiminde bir hükümet kurdu. İngiltere’de bulunan General Charles de Gaulle savaşın sonuna kadar varlığını koruyan Özgür Fransa Hareketi’ni kurarak işgalcilere karşı direnişe geçti. İngiltere’de ayrıca ‘özgür’ Polonya, Norveç, Belçika, Hollanda ve Çek askeri birimleri de oluşturdu.
Hitler bir sonraki hedef olarak İngiltere’yi seçti. Alman hava kuvvetleri Güney İngiltere’deki havaalanlarını ve limanlarını her gün bombalamaya başladı. İngilizler’in kesin direnişiyle karşılaşan Almanlar,ardından Londra’yı ve İngiltere’nin iç bölgelerindeki kentleri de bombaladı. Bu baskınlar pek çok sivilin ölümüne ve büyük zarara yol açtı. Buna karşılık İngiliz hava kuvvetleri de Fransa ve Belçika limanlarında askerleri Manş Denizi’nden geçirmek üzere toplanmış Alman gemilerini batırdı. İngiltere göklerinde Ağustos-Ekim 1940 arasında yapılan üstünlük savaşından sonra,Alman hava saldırıları gece bombardımanlarına dönüştü; 1941 ortalarına kadar İngiltere’deki kentler yoğun hava akınlarının hedefi oldu. Haziran 1940’tan sonraki bir yıl içinde yaklaşık 43 bin sivil yaşamını yitirdi;50 bin kişi ağır yaralandı.


Almanya SSCB’ye Saldırıyor:

Hitler’in SSCB ile 1939’da yaptığı saldırmazlık paktının asıl amacı, Almanya’nın aynı hem batıda, hem doğuda savaşmak zorunda kalmasını önlemekti. 1940’ta Alman orduları Fransa’yı göçertip İnglizler’i Avrupa’dan sürünce Hitler, SSCB’ye saldırmaya karar verdi. Hızlı bir harekatla SSCB üzerinden Ortadoğu’ya inmeyi tasarlamıştı. SSCB’ye saldırı Napolyon’un 1812’deki başarısız Rusya seferinden bir gün önce 22 Haziran 1941'de başladı. Finlandiya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya da SSCB’ye savaş açtılar. Savaş başlangıçta Almanlar için oldukça olum gelişti. Almanlar sonbaharda Leningrad kentine, aralık ayında da Moskova’nın banliyölerine ulaştılar. Daha güneyde de Don Irmağı ağzındaki Rostov kentine ulaştılar,ama kış gelince Alman birlikleri yorulmuş, savaşma güçleri azalmıştı.
Ardından SSCB’nin karşı saldırısı başladı. Hitler’in tasarılarında bu harekatın kış gelmeden tamamlanması öngörüldüğü için, Alman askerlerinin giysileri soğuk kış günlerine uygun değildi. Büyük kayıplar verdiler ve SSCB’nin içlerinde tutunabilmelerine karşın başlangıçtaki güçlerini bir daha kazanamadılar.
1942’de Hitler, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ele geçirmeyi hedefledi. Bir Alman ordusu ağustosta Maykop’taki petrol merkezine ulaştı. Daha kuzeydeki Stalingrad kentine yönelik saldırıları ise başarısız oldu. SSCB birlikleri kenti sonuna kadar savundu ve kış bastırınca karşı saldırıya geçtiler. 250 bin kişilik Alman ve Romanya birliklerini kuşattılar ve Şubat 1943’te bu birlikler teslim oldu. SSCB’nin 2. Dünya Savaşı’nın en büyük kara çarpılmasındaki başarısı Almanlar’ı, Kafkasya’dan çekilmek zorunda bıraktı. 1943 yazı başlarken SSCB orduları Almanlar’ı geri sürdü ve 1944 başında Polonya’ya, çok geçmeden de Romanya’ya girdi. Bu savaşta SSCB büyük yıkıma uğradı ve yaklaşık 20 milyon insanını yitirerek 2. Dünya Savaşı’nda en çok can veren ülke oldu.
ABD Savaşa Giriyor
ABD savaşta tarafsız kalmasına karşın İngiltere’ye destek sağlıyordu. Örneğin, 1940’ta ABD, deniz kuvvetlerinin 50 destroyerini İngiltere’ye ödünç vermişti.
7 Aralık 1941’de Pazar günü sabah saatlerinde, Japon uçak gemilerinden havalanan 360’ın üzerinde savaş uçağı, Hawaii Adaları’ndaki Pearl Harbor deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı. Japonlar bombaladıkları sekiz savaş gemisinden altısını batırdı ya da çalışamaz duruma getirdi; ama üssü kendisi pek zarar görmedi. Uçak gemileri o anda başka bir yerde olduğu için bu saldırıdan kurtuldu. Bu olay üzerine ABD kongresi, 8 Aralık 1941’de Japonya’ya, üç gün sonra da Almanya ve İtalya’ya savaş ilan etti.

Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Formoza’dan kalkan Japon uçakları Filipin Adaları’na saldırdı. Bu adalar daha sonra Japon birliklerince işgal edildi. General Douglas MacArthut komutasındaki ABD ve Filipin güçleri yenildiler ve bölgeyi boşaltmak zorunda kaldılar. Japonlar 1942 Mayıs’ında Filipinler’i ele geçirdiğinde 36 bin kadar asker ve 25 bin sivili esir aldı. Japonlar, saldırını sürdürerek ABD’den Guam ve Wake adalarını, İngiltere’den de Hong Kong’u aldılar. Japon askerleri Taylan üzerinden hareketle Malaya’yı da işgal etti ve yarımadanın alt bölümlerine, Singapur’a doğru ilerlediler; Singapur 1942 Şubat’ında teslim oldu. Daha sonra, Saravak, Brunei, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları da Japonya’nın eline geçti. Buraları savunmaya çalışan Müttefik deniz güçleri büyük kayıplar verdi, askerlerinin pek çoğu öldü ya da esir edildi.
Bu saldırılar sonucunda Japonya, Güney doğu Asya’nın denizden ulaşımını denetleyen adaları ele geçirdi. Japonlar ayrıca Çin, Hint ve Taylant’dan geçerek Birmanya’yı da işgal etti ve oradaki İngiliz birliklerini Hindistan’a çekilmek zorunda bıraktılar. Güneydoğu Asya’da kurdukları üslerden Avustralya’ya hava saldırıları düzenlediler.
Batıdaki Deniz Savaşları:
Savaş başladığında İngiltere ve Fransa’nın güçlü donanmaları vardı. Alman donanması ise, daha küçük olmakla birlikte, modern ve etkiliydi. Uçak gemisi yoktu, ama güçlü savaş gemiler ve hızla artan denizaltı gücüyle ticaret gemilerine büyük zararlar verebiliyordu.
Akdeniz’e İngiliz deniz gücünün üstünlüğü sayesinde, asker ve erzak taşıyan düşman gemileri batırılarak Kuzey Afrika harekatına yardımcı olundu. Ne var ki, İngiliz donanması da Alman Denizaltıları’nın ve kıyıda üslenmiş savaş uçaklarının yarattığı tehlike yüzünden İngiliz gemileri Batı Çölü’ndeki savaş için gerekli desteği Cebelitarık Boğazı ve Akdeniz’den getirmek yerine, çoğunlukla Ümit burnu ve Süveyş kanalı yolunu izleyerek sağladılar.
Durmaksızın bombalanan Malta yalnızca denizaltılar ve küçük gemilerce kullanılabiliyordu. Bu yüzden İngilizler’in ana deniz üssü Mısır’da, İskenderiye’deydi. Zaman zaman Alman savaş gemileri Müttefik ticaret gemilerine saldırmak üzere Atlas Okyanusu’na açılıyordu. Daha sonra da ticaret gemisi görünümde, silahlandırılmış gemiler göndermeyi sürdüler.



Atlas Okyanusu’ndaki asıl savaş Alman Denizaltıları’yla oldu. Bu savaş gece gündüz durmaksızın sürdü. Müttefikler’in,asker, savaş araç ve gereçleri de taşıyan ticaret gemileri konvoylar oluşturarak savaş gemilerinin koruması altında yol alabiliyorlardı. Uçak gemilerinden ve kıyıdaki hava üslerinden kalkan savaş uçakları da deniz savaşlarına katılıyordu, ama Alman Denizaltıları’na engel olmak çok güçtü. Savaş süresince bu denizaltılar Müttefikler’in 23.351 ticaret gemisini batırdı. Buna karşılık 782 Alman Denizaltısı yok edildi.
Kuzey Afrika Çıkarması:
Müttefikler,mihver güçlerini yenmek için,önce Almanya’yı yenmek gerektiğini düşünüyordu. 1942’de Kuzey Avrupa’yı geri alacak güçleri olmayan Müttefikler, düşmanı önce Kuzey Afrika’dan sürmeye karar verdiler. Bu nedenle, General Dwight D. Eisenhower komutasındaki İngiliz ve ABD askerlerinden oluşan 100 bin kişilik bir kuvvet Fas ve Cezayir kıyılarına çıkarma yaptı.
Bu ülkeler,o sırada Vichy Fransa’sının denetimindeydi. Vichy yönetimi önce bu çıkarmaya karşı çıktıysa da, hemen ardından Müttefler’le işbirliğine girdi. Müttefikler önce doğuya, Tunus’a doğru ilerledi, ama Akdeniz üzerinden hava ve deniz yoluyla getirilen güçlü Alman birliklerince durduruldu.
1943 Ocak ayı sonunda Montgomery’nin ordusu Batı Çölü’nü geçerek Tunus’a girdi. Zorlu çarpışmalardan sonra Müttefik orduları Mayıs 1943’te Alman ve İtalyan kuvvetlerini çökertti ve Mihver ordularının ancak küçük bir bölümü esir düşmekten kurtulabildi.
Müttefikler Kuzey Afrika’daki başarılarını, 1943 Temmuz’unda Sicilya’yı işgal ederek sürdürdü. Bu harekat, limanları ele geçirerek değil, açık plajlara asker çıkararak yürütüldü. Daha önce önemli yol ve köprüleri ele geçirmek üzere planör ve paraşütlerle hava birlikleri indirilmişti. Ağustos’un ortalarında ada ele geçirildi.
Sicilya’nın yitirilmesi ve İtalya’nın Müttefikler’ce bombalanması İtalya diktatörü Bento Mussolini’yi çekilmeye zorladı. Eylül başlarında İtalya teslim oldu ve Malta’daki donanmasına el kondu. Bu olay İtalya’da Müttefikler ile Almanlar’ı karşı karşıya bıraktı.
Müttefik güçler 3 Eylül’de Güney İtalya’ya birkaç gün sonra da Salerno Körfezi’ne çıktılar. Almanlar inatla direndiler. Ekimde Napoli’ye ulaşan Müttefikler yarımadanın ortalarında güçlü bir Alman savunması tarafından durduruldu.
1944 Ocak’ında Müttefikler, Anzio’ya çıkarak bu savunma hattının ardına geçmeye çalıştılar. Aynı zamanda bu hattın asıl güçlü noktası olan Cassino’ya yönelik saldırılar düzenlediler. Müttefikler Polonya birliklerinin Cassino’yu almasından sonra Anzio’daki kuvvetlere katılmak üzere kuzeye doğru ilerlemeyi başardılar. 4 Haziran’da Roma alındı.
Avrupa’da Savaşın Sonu:
İtalya’daki Müttefik güçler 13 Ağustos 1944’te Floransa’yı aldı. Almanlar bunun üzerine Pisa ile Rimini arasında bir savunma hattı oluşturarak kış gelene kadar burada tutundular. Nisan 1945’te Müttefikler Po Irmağı’nı geçti ve Alp Dağları’na doğru ilerledi. İtalya’da Almanlar 2 Mayıs’ta teslim oldular. İki gün sonra da Müttefikler Avusturya’dan güneye doğru ilerleyen ABD askerleriyle buluştu. SSCB birlikleri ise 1944 Haziran’ında Doğu Avrupa’da bir harekat başlattı. Temmuz sonunda Varşova’nın karşısında Vistül Irmağı’nın doğu kıyısına geldiler. Daha güneyde SSCB ordu, Romanya ve Bulgaristan’ı aldı. Finlandiya eylülde düştü. Ağustosta SSCB orduları iki koldan ilerlemeye başladı. Biri Baltık Denizi’nin doğu kıyıları boyunca, öbürü de Tuna vadisi üzerinden Macaristan’a doğru hareket etti. Almanlar bu ilerlemeyi durduramayarak geri çekildiler.
1945 başlarında, Almanya’nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Müttefik liderler, ABD Başkanı Roosevelt, İngiltere Başbakanı Churchill ile SSCB’nin önderi Stalin Kırım’daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya’nın koşulsuz olarak teslim alınması konusunda anlaştılar. Ayrıca savaş sonrası Avrupa’ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945’te SSCB askerleri Oder Irmağı’nı Budapeşte’ye, Nisan başında da Viyana’ya girdiler ve Berlin’e doğru ilerlediler. 25 Nisan’da Berlin’i kuşattılar. Kentin merkezinde ki bir yer altı sığınağından savunmayı yönetmekte olan Hitler savaşı kaybettiğini anlayınca 30 Nisan’da intihar etti. Amiral Karl Dönitz’i kendi yerine atamıştı.
Dönitz’in temsilcileri Reims’e Müttefikler’le görüşmeye geldi. Batıda Müttefikler’e teslim olmayı; ama doğuda SSCB’ye karşı savaşı sürdürmeyi istiyorlardı. Eisenhower Almanlar’ın her yerde koşulsuz teslim olmaları konusunda ısrar etti. Almanya’nın teslim olması 8-9 Mayıs 1945’te gece yarısı gerçekleşti.
Japonya’nın Teslim Olması:
ABD, Japonya’nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı sırada Başkan Truman, Japonlar’ın direnişini kırmak ve savaşı kısaltmak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi. Atom bombası ABD’de, gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir silahtı. 6 Ağustos 1945’te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman uçağı Hiroşima kenti üzerine ilk atom bombasını attı. 3 gün sonra gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki’ye atıldı. Bu bombalar Hiroşima’da 200 bin, Nagasaki de ise 80 bin sivlin ölmesine ve on binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu kentler büyük ölçüde yıkıldı; bitki örtüsü çok zarar gördü. Atom bombasının yol açtığı radyasyon etkisi yıllarca. Radyasyon nedeniyle insanlar; daha sonra sakatlandılar ve öldüler. Uzun yıllar sonra bile özürlü çocuklar doğdu 8Ağustos’da SSCB de Japonya’ya savaş açtı ve Japonlar’ın elinde bulunan Mançurya ve Kore’yi işgale başladı. Bunun üzerine Japonya 2 Eylül’de resmen teslim oldu ve 2. Dünya Savaşı sona erdi.
Savaş ve Türkiye:
Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmadı. Ama savaş boyunca izlediği yansızlık siyasetinde zaman zaman büyük güçlüklerle karşılaştı. Türkiye 1939’da savaş olasılığının iyice artması üzerine toprak bütünlüğünü korumaya yönelik ittifak anlaşmaları sağlamak amacıyla bazı girişimlerde bulundu. Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumları karşısında doğal olarak bu girişimler İngiltere, Fransa ve SSCB’ye yönelikti. İlk görüşmeler sonucu 12 Mayıs 1939’da İngiltere’yle, 23 Haziran’da Fransa’yla Türkiye’nin de “Barış Cephesi” içinde yer aldığını açıklayan ortak bildiriler yayımlandı. Bunu SSCB’yle de benzeri bir anlaşma sağlanması yolundaki çabalar izledi. Ama SSCB’nin 23 Ağustos’ta Almanya’yla bir saldırmazlık anlaşması imzalaması karşısında Türkiye’nin çabaları boşa çıktı.
Bu durumlar üzerine İngiltere ve Fransa’yla ilişkiler daha da sıklaştırıldı ve 19 Ekim 1939’da Ankara’da Türkiye-İngiltere-Fransa ittifak anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa İngiltere ve Fransa yardımda bulunacak, buna karşılık Avrupa’da çıkacak bir savaş Akdeniz’e yayılırsa Türkiye de İngiltere ve Fransa’ya yardımda bulunacaktı. Savaşın Balkanlar’a doğru yayılma eğilimi göstermesi üzerine Türkiye, Balkan Antantı’na bağlı ülkelerle de işbirliğini güçlendirmeye çalıştı. Ama Şubat 1940’ta Belgrad’da toplanan Balkan Antantı Bakanlar Konseyi bu yönde olumlu bir karar alamadan dağıldı. 10 Haziran 1940’ta İtalya’nın da katılmasıyla savaş Akdeniz’e yayılınca Türkiye’nin 1939 Ankara Anlaşması’yla üstlendiği yükümlülükler gündeme geldi. Ne var ki, Fransa’nın kısa bir süre sonra teslim olması, İngiltere’nin de bu konuda ısrarlı davranmaması Türkiye’yi savaştan uzak tuttu.
Alman orduları 1941 ortalarına doğru Balkanlar’ı tümüyle ele geçirince Türkiye’nin de Alman istilasına uğramasından, dolayısıyla Ortadoğu’daki yaşamsal önemdeki çıkarlarının tehlikeye girmesinden çekinen İngiltere, Türkiye’den savaşa katılmasını istedi. Bu sırada SSCB’ye saldırmaya hazırlanan Almanya da güney kanadını güvenceye almak amacıyla Türkiye’ye bir saldırmazlık anlaşması önerdi. Türkiye bunu hemen kabul etti. 18 Haziran 1941’de imzalanan bu anlaşma Türkiye’nin savaş dışı kalma siyasetinde yeni bir aşama oldu. Bunu 10 Ağustos 1941’de SSCB ile İngiltere’nin ortak notası izledi. Savaşın iyice yoğunlaştığı bu dönemde her iki ülke Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını bildiriyorlardı. Buna karşılık Türkiye’den 1936 Montrö (Montreaux) Sözleşmesi’ni tam olarak uygulayarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarını savaş gemilerine kapalı tutmasını istiyorlardı.

1942’de hem Almanya’nın, hem de İngiltere’nin başını çektiği Müttefikler’in Türkiye’yi savaşa sokmak için baskı uyguladıkları bir yıl oldu. Türkiye çeşitli gerekçeler ileri sürerek bunların hepsini geri çevirdi. Ama 1943’te Müttefikler’in üstünlüğü belirince İngiltere bu kez savaşın bir an önce bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetinden pay almak gibi görüşlerle Türkiye’yi Müttefikler’in yanında savaşa sokmaya çalıştı. Churchill bu amaçla 30 Ocak 1943’te Adana’ya gelerek İsmet İnönü’yle görüştü. İnönü, Churchill’in Türkiye’nin en geç Ağustos 1943’te savaşa katılması isteğine karşı, bunun gerekli silahların, savaş araç ve gereçlerinin verilmesi durumunda olanaklı olabileceğini söyledi. Bu konudaki görüşmeler sürerken Müttefikler 14-24 Ağustos tarihlerinde Kanada’nın Québec kentinde, 19-30 Ekim’de de Moskova’da düzenledikleri toplantılarda Türkiye’yi savaşa katmak yolundaki baskıyı arttırma kararı aldılar. 28 Kasım-2 Aralık tarihlerinde bir doruk toplantısı yapan Churchill, Roosevelt ve Stalin de bu kararı onayladı. Bunun üzerine Churchill ve Roosevelt 3 Aralık 1943’te İsmet İnönü’yü Kahire’ye davet ederek bu konudaki kesin isteklerini ilettiler ve Türkiye’nin Şubat 1944’te savaşa katılmaması durumunda her türlü yardımı keseceklerini bildirdiler. İsmet İnönü’nün askeri ve stratejik gerekçelerle savaşa katılmayı reddetmesi üzerine Mart 1944’te İngiltere, Nisan 1944’te de ABD Türkiye’ye askeri yardımı durdurdu. Diplomasi alanında da baskılar sürüyordu. Bu baskılara bir süre daha direnen Türkiye savaşın gidişinin iyice belirginleşmesi üzerine 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal ilişkilerini kesti. Bunu 6 Ocak 1945’te Japonya ile ilişkilerini kesmesi izledi. Ardından Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta (Kırım’da) Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler’e yalnızca 1 Mart 1945’e kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar aldılar. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat 1945'te Almanya’ya savaş ilan etti. Bu sırada Almanya’nın yenilgisi kesinleşmiş olduğundan fiilen savaşa girmedi.



Almanya'da Nasyonal Sosyalistlerin 1933'de iktidar mevkiine geçmeleriyle Almanya savaş hazırlığına başladı. Bu hazırlığın nedenini, Nazi rejiminin emperyalist siyasetinde ve Almanya'nın Versay Antlaşmasıyla uğradığı haksızlıklara ve zulümlere karşı isyan ederek haklarını geri almak istemesinde buluruz.

Hitler, aynı siyaseti güden Japonya ve İtalya ile birleşti. Bu üç devlet saldırıcı nitelikte bir bağlaşma meydana getirdiler. Bu bağlaşmaya "Üçlü Mihver" adı verildi (27 Eylül 1940)

II. Dünya Savaşı


Özet
II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılın iki topyekün savaşından ikincisidir. Altı yıl boyunca, dünyanın çeşitli bölgelerinde süren kesintisiz savaşlarla süregiden II. Dünya Savaşı, Alman ordularının Polonya'ya saldırıdığı 1 Eylül 1939'da başlamış kabul edilir. Ne var ki birbirinden kopuk görünseler de bu tarihte önceki çatışmalar da, savaşta birincil rol oynayan tarafların stratejik hedefleri arasında yer aldığından, savaşın başlangıcı tarihsel olarak daha gerilerden başlamaktadır.

Savaşın Ayak Sesleri

Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesinden itibaren savaşın sonuna kadar izlediği strateji, üç aşamalı bir stratejidir. Hitler, iktidara gelmesinin hemen ardından Alman ekonomisinin düzenlemesini hedef almıştır. Gerek I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının, gerekse de 1930 yılındaki genel ekonomik buhranın sonucunda Alman ekonomisi ciddi sıkıntılar içindeydi. Yaşanan hiper enflasyon, aşırı boyutlara varan işsizlik ve bunlara bağlı olarak sanayideki kapasite düşüklüğü, Hitler’in izlediği ekonomi politikalarıyla kısa sürede kontrol altına alınmıştır.
Ekonominin düzene sokulmasının ardından stratejisinin ilk adımında Hitler, Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin, Versay anlaşmasıyla getirilen sınırlamalardan kurtulmasını sağlamıştır.
Ardından ikinci stratejik ve polemik adım, Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin, Alman topraklarına katılmasıdır. Bu stratejik evrenin adımları, 12 mart 1938 de, Avusturya’nın ilhak edilmesiyle başlamıştır. Ardından ikinci adım olarak Çekoslovakya toprakları içindeki Sudet bölgesidir. Hitler’in baskısıyla 29 Eylül 1938 günü imzalanan Münih Anlaşmasıyla Sudet bölgesi Almanya’ya veriliyor. Konferans, Alman, İtalyan, İngiliz ve Fransız başbakanlarının katıldığı, Çekoslovakya’nın temsici bulundurmadığı bir anlaşmadır. Anlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda Hitler, hiç zaman kaybetmemiştir. 1 Ekim 1938'de yine silah kullanılmaksızın, uluslararası anlaşmalara dayanılarak, nüfusunun yüzde elliden fazlasını Almanların oluşturduğu Sudet bölgesi Almanlarca işgal edilecektir. 15 Mart 1939'da ise Çekoslovakya’nın kalanını da topraklarına ekleyeceklerdir.
Bu olaylara kadar Hitler, stratejisinin adımlarını atarken, silahlar kullanılmamıştır. Ve geriye tek sorunlu bölge kalmıştır, Danzig bölgesi. Versay anlaşmasıyla Polonya'ya verilen Danzig bölgesi, halen Alman yönetiminde olan Doğu Prusya ile Almanya arasındaki kara bağlantısını kesmektedir. Alman hükümeti, Polonya hükümetinden, Doğu Prusya'yla arada bir kara bağlantısı oluşturulması yönünde bir teklifi görüşmesini ister. Böylece Danzig Sorunu ortaya çıkar.
3 Mayıs 1939'da Sovyet Dışişleri Komiseri olan Litvinov görevden alınarak yerine Vyaçeslav Mihayloviç Molotov atanır. Bu atama Sovyet dış politikasında keskin bir dönüşe işaret etmektedir. Litvinov döneminde Sovyetler Birliği, Alman yayılmacılığına karşı İngiltere ve Fransa ile bir protokol oluşturmak için girişimlerde bulunmuş, ne var ki her seferinde reddedilmişti. Molotov döneminde ise Sovyetler Birliği, Alman hükümeti ile bir saldırmazlık paktı için çalışmaktadır artık. Uzun diplomatik görüşmeler sonucunda 24 Ağustos 1939 günü Sovyetler Birliği ile Almanya arasında bir saldırmazlık paktı imzalanması karara bağlanmıştır.

Avrupa'da Savaşın Başlaması

II. Dünya Savaşı'nın gelişim süreci

Danzig Sorununun diplomatik yollarla çözümünün uzaması üzerine Alman orduları 1 Eylül 1939 sabahı Polonya sınırlarını geçtiler. Yıldırım savaşı tekniklerinin ilk kez hayata geçirilişi olan Polonya Seferi, bu ülkenin toprak bütünlüğünü uluslararası platformda garanti etmiş olan İngiltere ve Fransa'yı harekete geçirmiştir. 3 Eylül'de İngiltere, bir gün sonra da Fransa Almanya'ya savaş ilan ediyor ve seferberlik hazırlıklarını başlatıyorlar. Lakin Alman panzer birlikleri, harekatın ilk haftasının sonunda Polonya cephelerini yarmış ve geniş kuşatmalara girişmiştir, Müttefiklerin askeri bir müdahalesi için artık olanak görünmemektedir.
17 Eylül 1939 günü, Sovyet Kızıl Ordusuna bağlı birlikler Polonya'nın doğu sınırlarından saldırıyorlar. İki ateş arasında kalan Polonya, 27 Eylül 1939'da teslim oluyor, direnen birlikler de 5 Ekim 1939 günü teslim oluyorlar.
1940 yılının haziran ayında Stalin, Baltık Ülkelerine gönderdiği notada, Sovyetler Birliği’ne yakın hükümetlerin işbaşına getirilmesini ister. Hemen ardından da Kızıl Ordu Litvanya, Letonya ve Estonya topraklarına girer. 14 Temmuzda bu ülkelerde yaptırılan genel seçimlerle işbaşına gelen hükümetler Sovyetler Birliği’ne katılma kararı alacaklardır. Böylece I. Dünya Savaşı sonunda yeni Sovyet hükümetinin elinden çıkan bu topraklar tekrar kazanılmıştır ve bu topraklar Sovyetler Birliği'nin Baltık Denizine açılmasında, Leningrad limanının güvenliği anlamına gelmektedir.
Baltık Denizi konusunda Stalin'in öngördüğü diğer bir önlem ise onu, Finlandiya hükümetiyle görüşmelere yönlendirecektir. Görüşmelere 9 Ekim 1939'da başlanıyor. Görüşmelerden bir sonuç alınamayacağı kanısına varan Stalin, 28 Kasım 1939 da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı Fin hükümetine bildirilir ve 30 Kasım 1939 da Sovyet orduları Finlandiya’ya saldırır. Sovyetler Birliği'nin Finlandiya Seferi 6 mart 1940 da Fin hükümetinin, Ruslar’la barış görüşmeleri için masaya oturmak zorunda kalmasıyla son bulacaktır.
9 Nisan 1940 sabahı Almanlar, Norveç’e ve Norveç'e yönelik deniz yolunun güveni için de Danimarka'ya saldırdı. Norveç'in istilası'ndaki stratejik amaçları İsveç'ten ithal ettikleri demir cevheri yolunun güven altına alınması ve Norveç fiyortlarında denizaltıları için üsler oluşturabilmekti. Danimarka kısa sürede teslim olurken Norveç direnme gösterdi. 10 Haziran 1940'da Norveç de teslim oldu. Belçika ise 27 Mayıs'ta teslim oldu.
10 mayıs 1940 günü Alman birlikleri, Belçika ve Hollanda'ya yönelen saldırılarıyla Fransa Seferi ni başlatıyorlar. Asıl taarruz ise daha güneyde, Arden Ormanları üzerinden Sedan yönünde Fransa topraklarına yöneliyor. Belçika üzerinden yapılan harekat, kısa sürede Belçika, Hollanda, Lüksemburg’un işgaliyle sonuçlandı. 14 Mayıs1940 günü Hollanda teslim oldu. Bu üç ülkenin tümüyle istilasını önlemek için İngiliz Yurtdışı Sefer Kuvveti ve Fransız orduları kuzeye ilerleyince, taarruz çıkış hattı Arden Ormanları olan ve Manş Kanalı yönünde ilerleyen Alman zırhlı birlikleri tarafından kuşatılmış oldular. Bu bölgedeki Müttefik kuvvetler, Dunkerque limanından deniz yoluyla tahliye edilmek zorunda kalınmıştır.
14 Haziran 1940'da Alman birliklerinin Paris’e girmesiyle Fransızlar barış istemek zorunda kaldılar. 22 Haziran 1940 da ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri kuzey Fransa’yı ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti, Fransa topraklarının üçte ikisi, Alman kontrolüne girmiştir.
Fransa'nın savaş dışı kalmasının ardından Hitler, İngiltere'yi de barış masasına oturmaya zorlamak, gerekirse istila etmek için Britanya savaşını başlatmıştır. Britanya Savaşı, Almanya tarafından, Britanya'nın istilası için hazırlanmış olan Denizaslanı Operasyonu'nun hazırlık evresi olarak düşünülmüş olup, RAF'ın (İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri) imhasını amaçlamaktadır ve esas olarak Luftwaffe (Alman Hava Kuvvetleri) tarafından yürütülmüştür. Başlarda İngiliz hava ve deniz üslerini hedef almış olmasına karşın ilerleyen evrelerde Londra'nın bombalanmasıyla sürdürülmüştür. RAF'ın sert direnci karşısında Luftwaffe'nin uğradığı ağır kayıplar sonuncunda harekat başarısız olarak sona erdirilmiştir.

Kuzey Afrika Cephesi

İtalya'nın 10 Haziran 1940'da Almanya safında savaşa girmesiyle savaş Kuzey Afrika'ya da sıçramış oldu. Zaten Libya, Eritre ve Somali İtalyan kontrolündeydi.
İtalya'nın Kuzey Afrika'da operasyon alanı olarak belirlediği bölge, Nil Nehri ve Tunus arasında kalan Batı Çölüydü. 1939 yılı ortalarında itibaren Mısır'daki İngiliz Orta Doğu Kuvvetleri, Libya'daki İtalyan kuvvetlerini yoklama taarruzlarıyla taciz etmekteydi. General Creagh komutasındaki 7. Zırhlı Tümenin askerleri bu çatışmalarla “çöl fareleri” olarak anılacaktır.
Libya’daki İtalyan kuvvetleri mareşal Graziani komutasında 7 tümenlik ve 300 tanklık bir kuvvetle 13 Eylül 1940’da İngilizlere saldırmışlar, Mısır topraklarında az biraz ilerledikten sonra, ciddi bir direnişle karşılaşmamalarına karşın Sidi Barrani'de duraklayıp savunma sistemleri oluşturmaya koyuldular. Aralık ayında henüz Nil Irmağına ulaşamadan Wavell’in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda İtalyanlar Bingazi’nin ötesine püskürtüldü.
7 Aralık 1940 gecesi, General O'Connor komutasındaki bir İngiliz birliği İtalyan mevzilerine saldırdılar. Sidi Barrani'nin İngiliz kuvvetlerinin eline geçmesiyle İtalyan birlikleri dağılmışlardır.
3 Ocak 1941'de yeniden taarruza geçen O'Connor, 22 Ocak da Tobruk limanına ulaştı ve ileri harekatını sürdürdü. 7 Şubat 1941 de Bingazi'ye ulaşmıştır. İtalyan birliklerinin Kuzey Afrika'da pozisyonlarını korumaları iyiden iyiye güçleşmişken, İngiliz hükümetinin dikkatinin Balkanlar'a yönelmesi nedeniyle Kuzey Afrika'daki harekat durmuştur.
12 Şubat 1941'de General Erwin Rommel Kuzey Afrika'da yeni oluşturulan Alman Kuzey Afrika Kolordusu'nun komutanı olarak Trablusgarp'a ulaşmıştır. Rommel, 31 Mart 1941 günü El Ageyla'daki İngiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir. 2 Nisan 1941 de, Almanya'nın Balkan Cephesini açmasından iki gün sonra Bingazi yönünde ilerlemesine devam eden Rommel, İngiliz 2. Zırhlı Tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakmıştır.
Rommel'in birlikleri Batı Çölü'nde 600 km. kadar ilerlemişler, fakat Tobruk limanı İngilizlerin elinde kalmıştır. Nisan 1941 ayı içinde Rommel iki kez Tobruk'a yüklenirse de sonuç alamaz.
15 Mayıs 1941 sabahı İngiliz birlikleri Alman hatlarına "Brevity Harekatı" kodadıyla bilinen bir taarruzda bulunurlar. Halfaya Geçidini ele geçirmelerine karşın Almanların karşı taarruzları sonucu Brevity Harekatı başarısız olmuştur.
14 Haziran 1941 gecesi İngiliz birlikleri ikinci bir taarruza giriştiler. "Savaş Baltası Operasyonu" kodadlı bu harekatda İngiliz birlikleri, Halfaya Geçidine ve Rommel'in merkezdeki garnizonuna saldırırlar. Halfaya Geçidi, her iki tarafın askerleri arasında "Cehennem Geçidi" olarak adlandırılacaktır bundan böyle. Her iki taarruz da İngilizler açısından başarısız olur. Harekatın üçüncü günü başlarken Rommel, tüm birliklerini, İngilizlerin geri çekilme hattını tutmak amacıyla Halfaya geçidinin yanından ileri sürecektir. Bu tırpan hareketi durdurulamayınca İngilizler geri çekilmek zorunda kalırlar.
Tobruk'taki köprübaşına ulaşma yönünde İngilizlerin üçüncü girişimi, "Crusader Harekatı" olarak kayıtlara geçmiştir. 18 Kasım 1941 de başlatılan harekat bu kez başarılı olur. 4 Aralık 1941'de Rommel, Tobruk önlerinden de çekilmek zorunda kalmıştır. Rommel, daha önce savunma hatları oluşturduğu Gazala Hattına çekilmiştir ama, 13 Aralık 1941'deki İngiliz saldırısı karşısında geri çekilmek zorunda kalır, İngilizlerin 200 tankına karşılık elinde kullanılır durumda 30 tankı vardır.
27 Aralık 1941 tarihinde Rommel, birkaç gün önce ulaşan 30 tanklık takviye kuvvetini kullanarak İngiliz hatlarını yeniden Gazala Hattı'na kadar ileri itmiştir.
21 Ocak 1942'de Rommel yeniden taarruza geçmiştir. İngiliz birliklerini Bingazi'ye kadar geri atacaktır bu harekat.

Almanya'nın SSCB’ye Saldırması

Barbarossa Operasyonu, 22 Haziran 1941

Norveç, Fransa ve Balkanlar'ın istilasıyla, Batı'dan gelebilecek bir dizi askeri tehdidin önlemini almış olan Hitler, dikkatini bu kez Doğu'ya, Sovyet Rusya'ya çevirmiştir. 22 Haziran 1941 günü kısa bir hazırlık ateşinin ardından Alman panzer birlikeri Sovyet sınırını geçiyorlar.
Böylece II. Dünya Savaşının Doğu Cephesi savaşlarının açılış hamleleri sayılabilecek Barbarossa Harekatı başlamış oluyor.
1941 yılı Doğu Cephesi savaşları, 22 Haziran 1941 tarihinde başladı ve harekatın ilk aylarında Wehrmacht’ın hızlı ilerleyişine ve Kızıl Ordu’nun ciddi ölçüde kayıplarına sahne oldu. Sonbahar aylarındaki yağışlar, Rus direnişinin giderek kendini toparlaması ve sertleşmesi, ardından da kış şartlarının oluşturduğu zorluklarla Alman ordularının ilerleyişi durma noktasına geldi. 5 Aralık 1941 akşamı, Moskova'ya yönelik Alman saldırıları sonlanıyor.
1942’de Hitler, Karadeniz'le Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ve bu bölgenin hemen kuzeyindeki Don ve Donets nehirleri arasındaki sahayı ele geçirmeyi hedefledi. Bu planın ilk adımı Mavi Operasyon kod adıyla bilinecektir. Mavi Operasyon, Alman ordularına Stalingrad ve Kafkasya yolunu açmak içindir. Mavi Operasyonun bu hedeflere ulaşmasından sonra Alman orduları iki grup olarak operasyonları sürdürdüler. Stalingrad kentinin ele geçirilmesi yönündeki operasyonlar, Stalingrad Savaşı ile II. Dünya savaşı’nın dönüm noktalarından biri oldu. Stalingrad’ı kuşatan Alman birlikleri Rusları Uranüs Operasyonu kod adını verdikleri karşı taarruzla çembere alındı. Çemberi kırmak amacıyla Alman Don Ordu Grubunun giriştiği Kış Fırtınası Operasyonu ise Kızıl Ordu’nun karşı operasyonu (Küçük Satürn Operasyonu) ile başarısızlığa uğramıştır.
Küçük Satürn Operasyonu’nun başarısının hemen ardından Kızıl Ordu, Satürn Operasyonu ile, Kafkasya’da zaten güçlükle ilerlemekte olan Alman ordularının geri bağlantısını kesmek amacıyla taarruzlara başlamıştır. Bu taarruzların durdurulamayacağı ortaya çıkınca Alman birlikleri 1943 yılının Ocak ayı başlarında Kafkasya’dan çekilmek zorunda kalmışlardır.
1943 yılı ocak ayı ortalarına doğru daha kuzeyde Kızıl Ordu’nun giriştiği karşı taarruzlar sonucu, Don ve Donets bölgesi tekrar Rusların kontrolüne geçmiştir

Pasifik Cephesi

Başlangıçta, ABD savaşa doğrudan katılmasa da, İngiltere’ye büyük ölçüde ekonomik ve askeri malzeme yönünden destek sağlıyordu.
7 Aralık 1941’de, bir pazar sabahı, Japon uçak gemilerinden havalanan yüzlerce avcı ve bombardıman uçağı, Hawaii Adalarındaki Pearl Harbor deniz üssüne geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Japonlar bombaladıkları 8 Dretnoddan 6’sını batırdı ya da kullanılamaz hale getirdi. Uçak gemileri görev dolayısıyla seferde oldukları için bu saldırıdan etkilenmemiştir. Japonların bu hava taarruzu, her ne kadar başarılı görünse de esasen Japonya açısından büyük bir şanssızlık olarak kabul edilmektedir.
Pasifik Savaşları'nın ilerleyen aşamalarında, deniz savaşlarında hava gücünün belirleyici bir rol oynadığının kanıtlanması da göstermektedir ki, hava unsurlarını taşıyan Amerikan uçak gemilerinin zarar görmemiş olması, savaşın kaderi üzerinde yaşamsal bir rol oynamaktadır.
Yine de bu olay üzerine ABD Kongresi 8 Aralık 1941’de Japonya’ya savaş ilan etti. Kaçınılmaz olarak Japonya'nın müttefiki olan Almanya ve İtalya‘ya savaş ilan etti.
Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Formoza’dan kalkan Japon uçakları Filipin Adalarına yönelik bir hazırlık saldırısı başlattı. Bu adalara hemen ardından Japon birliklerince çıkartma yapılarak işgal edildi.
İzleyen aylarda Japon kuvvetlerinin ileri harekatı devam etti. Guam, Wake Adaları, Hong Kong, Malaya işgal etti. Malaya adasındaki Singapur 1942 Şubat'ında Japonların eline geçti. Japon istilası, Brunei, Saravak, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları, Andaman Adası, ve Aleut Adaları'na kadar yayıldı.
Bu başarılar Japonya'ya, Güneydoğu Asya denizlerinde kesin bir üstünlük sağlamıştır.

Batıdaki Deniz Savaşları

Akdeniz’de müttefikler, özellikle İngilizler açısından deniz hakimiyeti yaşamsal bir önem taşımaktadır. İngiliz İmparatorluğu'nun Uzak Doğu bağlantısı Akdeniz üzerinden sağlanmaktaydı. Ayrıca Kuzey Afrika'daki askeri varlığının takviyesi ve ikmali açısından da bu deniz yolunun önemi büyüktü. Ard arda uygulanan başarılı deniz operasyonları (Mers-el-Kebir Savaşı, Taranto Savaşı, Matapan Yarımadası Savaşı gibi) bu deniz yolunda İngiliz hakimiyetini sağlamış olmakla birlikte bir süre için Uzak Doğu bağlantısı Afrika kıtasının güney ucu dolaşılmak zorunda kalınarak sağlanmıştır.
Atlas Okyanusu'ndaki deniz savaşları ise, Bismarck olayı dışında, Alman denizaltılarıyla müttefik deniz ve hava güçleri arasında sürmüştür. Savaşın genel çizgisi, deniz ticaret hatlarına saldıran Alman denizaltılarıyla onları önlemeye çalışan müttefik su üstü gemileri ve uçakları arasında geçmiştir.

Kuzey Afrika Çıkarması

8 Kasım 1942'de İngiliz ve ABD güçlerinden oluşan bir görev kuvveti Fas ve Cezayir kıyılarına bir çıkarma yaptı. 6 Ağustos 1942 günü başlayan İngiliz taarruzu karşısında (II. El Alamain Savaşı), geri çekilmek zorunda kalan Rommel, bu çıkartma harekatı sonucu iki ateş arasında kalmış oluyordu.
General Montgomery komutasındaki İngiliz 8. Ordusunun ileri harekatı, Rommel'in döşemiş olduğu onbinlerce mayın dolayısıyla ağır aksak ilerleyebiliyor.
Böylece İngiliz 8. Ordusu, 13 Aralık 1942'de Tobruk’a ulaşabiliyor. 1943 yılının ocak ayı sonunda ise Libya tümüyle Rommel’in kontrolünden çıkmıştır. Artık Kuzey Afrika’da durum tümüyle kontrol altındadır.

İtalya Cephesi

Müttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman askeri varlığını ortadan kaldırdıktan sonra İtalya'ya yöneldiler. İtalya'ya bir çıkarma yapılmasından önce Sicilya adasındaki Alman askeri gücünün de kırılması gerekmiştir.
Sicilya çıkartması 10 Temmuz 1943 günü, "Husky Harekatı" kodadıyla başlatılıyor ve adanın güney doğu sahillerine yapılıyor.
3 Eylül 1943'de Müttefikler İtalya yarımadasına çıkartma yaptılar. İtalya topraklarına Müttefik çıkarması iki noktadan yapılmıştır. General Montgomery’nin 8. Ordusu, Sicilya’dan hareketle dar Messina boğazını geçerek İtalyan çizmesinin parmak ucuna çıkmıştır.
İkinci çıkartma operasyonu olan Salerno çıkartması ise, Salerno'nun güneyindeki iki plaja, bir İngiliz, bir Amerikan kolordusu tarafından yapılmıştır. Çıkartmanın üçüncü gününde Müttefik haraketı durdurulmuş, ancak ilerleyen günlerdeki takviyeler ve ağır bombardımanlar sonucu sağlam bir köprübaşı oluşturulabilmiştir.
Aynı gün İtalya, Müttefiklerle mütareke imzaladı, fakat bu mütareke Salerno çıkarmasına kadar gizli tutuldu.
Çıkartma birlikleri esas hedefleri olan Napoli'ye harekatın üçüncü haftasında ulaşıyorlar.
22 Ocak 1944'te Müttefikler Roma’nın 40 km. güneyinde, Anzio’ya bir çıkartma daha yapıyorlar.
Çok çetin çatışmalarla geçen İtalya savaşları, 29 Nisan 1944'te İtalya topraklarındaki Alman birlikleri müttefiklere teslim olmasıyla sona ermiştir.

Stratejik Bombardıman

II. Dünya Savaşı’nın özelliklerinden biri, gerek cephede olsun, gerekse cephe gerisinde, hava unsurlarının yoğun olarak kullanılmasıdır. Cephe gerisine yönelen hava taarruzları, lojistik hedeflere yönelmiştir, silah sanayi tesisleri, destek sanayi tesisleri, enerji santralleri, petrol depolama ve rafineri tesisler, iletişim ve ulaşım hatları.
Britanya Savaşı'nın son bulması ve Doğu Seferi'nin başlamasıyla Alman hava kuvvetlerinin önemli bir bölümü Rusya'da bulunmaktadır. Dolayısıyla Alman hava kuvvetlerinin Batı'daki faaliyetleri, önleme faaliyetleri olarak kalmıştır.
Böyle olunca Stratejik Bombardıman, esas olarak Müttefik bombardıman filolarının Alman tesislerine yönelik bombardımanlarıdır. Ne var ki, zaman zaman sivil hedefler de bu bombardımana hedef olmuştur. Köln, Essen, Bremen, Hamburg gibi Alman kentlerine yoğun hava saldırıları düzenlendi.

Normandiya Çıkartması

Normandiya kıyılarında beş bölgede çıkartma yapılmıştır. Bu bölgelere Utah, Omaha, Gold, June ve Sword kodadları verilmişti. 6 haziran 1944 sabahı 5:55 de başlayan deniz ve hava bombardımanıyla çıkartma başlamış oldu.
Müttefik kayıplarının en yüksek olduğu çıkartma bölgesi Omaha kumsalıdır. Diğer çıkartma bölgelerinde, sert bir direnişle karşılaşılmasına rağmen ilerleme sağlanmış, yeterli derinliği olan köprübaşları oluşturulmuştu.
26 Haziran 1944'te yoğun çatışmalardan sonra Amerikalıların eline geçen Cherbourg, ibrenin artık müttefiklerden yana döndüğünün açık göstergesidir. Kuvvet üstünlüğü artık yerine oturmuş, işlemeye başlamaktadır. Amerikan savaş sanayii Avrupa topraklarına oluk oluk akmaktadır. Cherbourg gibi derin bir liman, büyük teknelerin bile yanaşıp yüklerini boşaltmaları için uygundur. Müttefikler için böyle bir liman, tüm kan dolaşımının ana atardamarıdır.
General Bradley’in Normandiya’daki ordular grubuna bağlı 3. Ordu’nun komutasına 1 Ağustos 1944’de general Patton atanır. Patton, müttefik ilerlemesi yönünden yeni bir soluk getirecektir.
Hitler'in giriştiği birkaç karşı taarruz ise ağır kayıplarla sonuçlanmış, başarısız girişimler olarak kalmıştır.
Müttefikler'in planları nisan ayından önce Ren’i geçmeyi öngörmemektedir ama, 7 Mart'ta Remagen Köprüsü sağlam olarak ele geçirilince iş değişir. Tam hızla bu köprüden Ren’i geçerler. Bu, savaşın gidişatını değiştirecek bir olanaktır, Müttefik tank ve topları, motorize birlikleri, Bonn’un dolayısıyla Ruhr sanayi bölgesinin hemen güneyinden bu su kanalını geçmeye başlamıştır.
Patton, 29 Mart 1945 de Frankfurt’u alıyor, 12 nisanda Amerikan 9. Ordusu Magdeburg yakınlarında Elbe Nehri'ni geçiyor. Artık Berlin’e 80 km. kalmıştır.

Avrupa'da Savaşın Sonu

Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Joseph Stalin 1945'te Yalta Konferansı'nda

1945 yılı başlarından itibaren Alman orduları gerek Batı'da Amerikan ve İngiliz orduları karşısında, gerek Doğu'da Kızıl Ordu karşısında gerilemeye devam etmektedir. Ocak ayında Amerikan birlikleri Arden bölgesini ele geçirirken Kızıl Ordu da Vistül nehrine dayanır.
Mart ayında Müttefik kuvvetler Ren nehrini geçerek Alman topraklarında ilerlerken Kızıl Ordu da ilerlemesini sürdürür. Nisan ayı ise Nazi yönetiminin sonu olmuştur. 23 Nisan 1945 de Ruslar Berlin'e girmiş, 30 Nisan 1945 de ise Hitler intihar etmiştir. Almanlar, yarım milyona yakın bir kuvvetle Berlin'i 2 Mayıs 1945 e kadar savunurlarsa da, yoğun Rus taarruzları karşısında 150 bin kayıpla kenti kaybederler.
7 Mayıs 1945 günü General Jodl, Almanya'nın teslim belgesini imzaladı.

Japonya'nın Teslim Olması


Japonya, Tokyo Limanındaki USS Missouri gemisinde teslim oluyor.

Japonya, kendi adasına kadar geri çekilmek zorunda kalmasına, yoğun stratejik bombardımana karşın direnmesini sürdürmektedir. ABD başkanı Truman, Pasifik'teki savaşı bir an önce bitirebilmek için atom bombası kullanmaya karar verildiğini açıklar. 6 Ağustos 1945 de Hiroşima, 9 Ağustos 1945'te ise Nagasaki kentleri atom bombasıyla vurulur.
14 Ağustos 1945'te Japonya, kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul etmiştir. Japonya'nın teslim belgesi ise 2 Eylül 1945'te imzalanmıştır.

7 aralık 1941'de pearl harbordaki abd üssüne beklenmeyen bir saldırıda bulunarak 2.dunya savasına gırdi.
A.B.D'lerinin hirosima ve nagazaki kentlerıne attıgı atom bombaları ile 14 agustos 1945 tarıhınde japon dırenısı sona erdı.2.dünya savaşı,20.yy ıkı topyekün savaşının ikincisidir.altı yıl boyunca dunyanın cesıtlı bolgelerınde suren kesıntısız savaslarda suregıden 2.dunya savası alman ordularının polonyo yo saldırdıgı 1 eylul 1939 da baslamıs kabul edılır.ne var kı bırbırrınden kopuk gorunsler de bu tarıhı oncekı catısmalar da savasta bırıncı rol oynayan tarafların stratejık hedeflerı arasında yer aldıgından,savasın baslangıcı tarıhsel olarak daha gerılerden baslamaktadır..ATOM BOMBASI OLAYI
Kısa sürede tüm dünyaya yayılan savaş tıpkı I. Dünya Savaşı gibi cereyan etti. Almanya ve Mihver Devletler savaşın başında önemli başarılar elde ettiler. Fransa yı işgal ettiler. Rusya nın içlerine kadar ilerlediler. Fakat savaş uzayıp daha fazla güç ve zaman isteyince savaşın yönü değişmeye başladı. Çok iyi sömüremedikleri ve semiremedikleri için Almanya ve Müttefikleri gerilemeye başladılar.
Bu gerileme ve tükenişe son noktayı ise dünyanın o güne kadar ürettiği en öldürücü silah olan Atom Bombası koydu.
Önce İtalya 2 Mayıs 1945 te, sonra Almanya 8-9 Mayıs 1945 te ve Japonya 2 Eylül 1945 te resmen teslim oldu. Böylece II. Dünya Savaşı sona erdi.
Peki bu ihtiras, hırsı ve güç yarışının dünyaya ödettiği fatura ne oldu. Korkunç fatura işte şöyle: Resmi rakamlara göre tam 35 milyon insan öldü, 20 milyonu aşkın insan sakat kaldı. 17 milyon litre insan kanı döküldü. 12 milyon bebek daha dünyaya gelmeden düşük doğdu. 13 bin ilk, orta ve lise binası, 6 bin üniversite yerle bir oldu. Havada patlayan roket ve kurşun sayısı 390 trilyonu aştı.
Ve Hiroşima ve Nagazaki. II. Dünya Savaşı nın iki canlı şahidi. Bu şehirlere atılan iki atom bombası ile Hiroşima da 200 bin, Nagazaki de 80 bin sivil öldü. Hayvanlar ve bitkiler radyasyonun etkisi ile küle döndü. Bu iki şehirde taş üstünde taş kalmadı. Hümanist(!) Amerika bombayı atarken çoçuk, kadın ve yaşlıları hiç düşünmedi. Ayette belirtildiği üzere yeryüzü iktidarını ele geçiren kafirlerin nasıl nesli ve ekini helak ettiğinin zirvede bir örneğini verdi. O zaman atılan bombalar sebebiyle oluşan radyasyonun etkisi hâlâ devam etmektedir. Radyasyonun insan üzerine yaptığı tesirlerin uzun süreli etkisi sabebiyle hâlâ binlerce insanda radyasyona bağlı hastalıklar bulunmaktadır.
Savaşta en çok insanını kaybeden Sovyetler Birliğinde ise 20 milyon insan öldü. Sovyetler Birliği savaşta ayağını kaybeden askerleri için ABD ye 4 milyon protez bacak siparişi verdi.


İnternetteki Kaynaklardan Yararlanılarak Derlenmiştir.

Comments :

0 yorum to “|Savaş Tarihi| II.Dünya Savaşının Nedenleri Sonuçları”

Yorum Gönder